Eminönü yolcusu kalmasın..!

Eminönü aşığı olduğumu resmen ilan ediyorum.Havası başka, sokakları başka, pazarı başka, pazarlığı başka…Beni oraya bıraksalar da hayran hayran gezsem.Bugün de öyle yaptım.Taktık koluma kankamı düştüm yollara.İncik boncuk alacağım diye sürükledim onu yanımda o dükkandan bu dükkana.Canımdır gıkı çıkmadı Zez’in.Gezdi, pazarlık yaptı benimle birlikte.

Kadıköy’den vapur sefasıyla Eminönü’ne geçtik.Alışveriş yapacağımızdan öncelikle para çektik tarihi binaların arasında.

Aslında çok foto çektim eski eser aşığı olarak ama eski Alman bankası beni hep cezbetmiştir.

Alışverişe başlamadan önce alacaklarımızı son kez gözden geçirip dükkan dükkan dolaşmaya başladık.Kurdeleler,cam boncuklar,zımbalar ve güler yüzlü esnaf derken cebimizde otobüs ve yemek parası kalana kadar alışveriş yapıp attık kendimizi Bambi’ye birer dürüm yemeğe.Ayaklar şişmiş, yorgunluk başlamış meğer.Tabi gez gez farketmiyor insan.Ama bir oturunca nasılda çöküyor o yorgunluk!Millet dürüm-hamburger yerken biz masaya boncukları dökmüş ne yapsak diye konuşuyorduk taaakiii garson gelene kadar.

Neler mi aldık?Genelde ütüyle yapışan kristallerden aldım.Zımbalarımı,renk renk kurdelelerimi aldım.Çok pahalı olmasına rağmen tırnaklı kristal boncukları aldım tabi içim gide gide.Yani masraf çok oldu ama olsun.Yapmaya heves ettik eee annemizden de onayı aldık tamamdır.

Alışverişi bitirip dönüş yoluna geçince tabi zamanın farkına varmamışız tam iş çıkışına denk gelmişiz.Kadıköy vapuru tıklım tıklım.Mecbur döneceğiz diye bindik.Tabi oturacak yer yok.Merdivenlere dizildik Zezimle.Vapurdan inip minibüse bindik ve klasik bir mavi minibüs para uzatma geleneğinde bulduk kendimiz.Arkadan sürekli para yolluyorlar derken öndeki adam sinirlendi.”Kalkıp bir zahmet kendiniz verseniz paranızı” diye.Tabi kadın milleti altında kalır mı?Arkamızdaki teyze hemen cevap verdi.

“Parayı uzatsan incilerin mi dökülür?”

Adam da durmadı tabi.

“Evet dökülür efendim!”

Sonuç ikisi homurdana homurdana sustular bir müddet sonra.Mavi minibüs gerginlikleri hep beni mi bulur bilmiyorum ama Zez ile ben hiç çekinmeden bastık kahkahayı bu atışmalar arasında.Bir kişi de dönüp siz niye gülüyorsunuz demedi.

Erenköy de Cafe Palace arada uğradığımız bir yer.Eve yürüme mesafesi diye.Boncuklarla neler yapsak diye son bir konuşup eve döneceğiz ama dönmeden evvel birer yorgunluk kahvesi içelim dedik.Coco latteler gelince hayran hayran baktık bu kahve nasıl böyle katlı katlı diye!Hani boncuk dikerim de bunu yapamam kardeşim!Kahve bitti ve dönüş vakti geldi.

Kermesten aldığım tokaları çok beğeniyordum.Ben takı yapmaya alışık olduğumdan önce küçük çaplı şeyler dikerek başlayayım dedim.Oyüzden kermesten aldığım tokaların benzeri kurdeleler yaparak ortalarından diktim sağlam dursunlar diye.Henüz silikon tabancamı almadığım için diktim.Taşları da üstlerine diktim.Pembe kurdelenin üstündeki ütüyle yapıştırma.Altın rengi sıralı zımbalar metreyle satılıyor ve dikmek yada yapıştırmak zorundasınız.Ben yapıştırıcı olmadığından onları da diktim.Şimdi arkalarına ya broş iğnesi yada toka takmalıyım.Henüz karar veremedim.Damla şeklindeki kristal ise sormayın ateş pahası ama spot ışık altında şıkır şıkır parlıyor ya işte “değer” diyorum.Bakmayın burada flaşsız çektim.Flaşlı çekınce de parlamasından taşın şekli belli olmuyordu.Kurdeleler ucuz.Metre fiyatı verilmiyor.Zaten top gibi satıyor.İçinde var 10 metre.Ama şimdilik paramızı çok harcamayalım deyip az aldık.Yoksa renk renk vardı da içimiz gitti.Şeker gibi duruyorlardı.

Kurdeleyi yapması kolay.Silikon tabancasını da alayım daha çooookk şey yaparım!